Ses Eğitiminin Temel Ögeleri

Postür: “Doğru solunum için gerekli olan ilk faktör postür (duruş) dür. Vücut ne çok yumuşak, ne de çok gergin olmalı, fakat her zaman canlı, dik ve dengede durulmalıdır. En doğru pozisyonu bulmak için, vücudumuzun ortasından sanki bir çizgi geçiyormuş gibi düşünmek yerinde olur. Omuzlar dik ve geride, baş ileriye bakar durumda, ayaklara binen ağırlıklar eşit olmalı, aynı zamanda ayaklar arası açıklık, omuz hizasında bulunmalıdır” (Erdoğan, 2008: 29).

Solunum: “Nefes şarkı mekanizmasının motorudur. Nefes olmadan insan larynx de ses üretemez. Nefes yönetimi hava tarafından en etkili bir şekilde şarkı söylemek için ihtiyaç duyulan sesin sürdrülebilmesi için kullanılan süreçtir” (Huls

buy generic levitra

, 1957’den akt. Sipley, 1993: 36). “Şarkı söylerken, müzik cümlelerinin durumuna göre denetimle veya kaçamak nefes alınır.
Denetimli Nefes: Yavaş, uzun, geniş ve yeterince alınmalıdır. Gereğinden fazla nefes almak ses tellerini sıkıştırır. Denetimli nefes hem ağız hem de burundan alınabilir.

Kaçamak Nefes: Çabuk, kısa, geniş ve yeterince alınmalıdır. Kaçamak nefes sadece ağızdan alınır. Bu nefe,. gülme, korkma gibi durumlarda karın duvarının kasılması ile oluşur” (Kolçak 1998: 52).

Rezonans Çalışmaları: “Fiziksel anlamda rezonans, ilk titreşimin kendisiyle uyumlu ikinci bir titreşimi başlatması olayıdır. Çalgı ve insan sesindeki ilk titreşimler genellikle müziksel bir ses oluşturacak niteliğe sahip değillerdir. Bu seslerin müziksel bir nitelik kazanması, dışarıya verilmeden önce titreşimlerinin zenginleştirilmesi, düzenli ve uyumlu hale getirilmesiyle mümkündür” (Çevik, 1999: 38).
“Larenks tarafından üretilmiş sesler yansımaya hazırdırlar. Ses, kaynağından çıktıktan sonra çevrenin akustik özellikleriyle de şekillenerek nitelik kazanır. Buna rezonans olayı denir” (Helvacı, 2003: 125). “Rezonatörlerin temel görevi, titreşen ses tellerinden enerjiyi çekerek, bunu ses telinin yaptığından daha büyük oranda akustik enerjiye çevirmektir. Fakat rezonatörün büyütme oranı, güçlendirdiği sesin frekansına bağlıdır. Dolayısıyla bazı frekanslar daha fazla güçlendirilir ve ses telinin ses spektrumu değiştirilmiş olur” (Zeren, 1995: 161-178’den akt. Töreyin, 2008: 99).
“Rezonatörler sesin şiddetini arttırdıkları gibi, niteliklerini de önemli ölçüde etkilerler. Zaten ses, kişisel özelliklerine de bu şekilde sahip olur. Ses eğitiminde rezonatörler, göğüs ve kafa rezonatörleri olmak üzere sınıflandırılır. Göğüs boşluğunda bulunan (subglottik bölge) soluk borusu ve göğüs kafesi, en önemli göğüs rezonatörlerindendir. Kafa rezonatörleri ise (supraglottik bölge) frekans, ağız boşluğu, damak ve paranazal sinüslerdir” (Töreyin 2008: 99-100). “Rezonans boşlukları, kafa ve gögüs olmak üzere ikiye ayrılır:
Göğüs boşlukları: Özellikle kalın seslerde, bir kemanın gövdesi gibi, sesin kuvvetlendirilmesi göğüs boşluklarında olur. Pes seslerde, elimizi göğsümüze dayadığımızda, bu titreşimi hissedebiliriz.
Kafa boşlukları: Genellikle ince seslerin çıkarılmasında yararlı olurlar. Bu boşluklar sert dokudan yapılmış duvarlara sahiptir. Yumuşak dokular, seslerin tınlamasına engel olurlar” (Erdoğan, 2008: 49).
“Genel olarak kalın sesler, hançere altındaki rezonans boşluklarından, ince sesler de hançere üstündeki boşluklardan faydalanılır. Bundan ötürü, göğüs ve kafa rezonansı terimleri kullanılır. Kafa rezonansına MASKE de denir.
İnsan vücudundaki larinks ve ağız boşlukları gibi rezonans boşluklarının büyük bir kısmı hareketlidir. Şekil değiştirebilir. Böylece insan sesi, vokal ve konsonların yardımı ile çeşitli koyuluk, açıklık, parlaklık ve değişik ifadeler yaratabilecek kapasitededir” (Kolçak, 1998: 62-65).

 

Artikülasyon Çalışmaları: “Konuşma organları devreye girerek gırtlağın ürettiği sese son şeklini verir, böylece “voce-voice” konuşmak için kullanılan ses oluşur ve konuşma olayı gerçekleşir. Konuşma organlarının katılımı sonucu oluşan çalışma şekline veya başka bir deyişle harfleri, heceleri birleştirme ve konuşmaya artikülasyon/boğumlama deniyor” (Sabar, 2008: 53).
Artikülasyon (Boğumlama), ses tellerinden gelen hava akımının çeşitli organlar yardımıyla anlamlı seslere dönüştürülmesi sürecidir. “Boğumlanmayı gerçekleştiren organlarımızı hareket eden ve hareket etmeyen boğumlama organları şeklinde ikiye ayırırız. Birinci grup: çene, dudaklar, dil ve yumuşak damak hareket eden boğumlama organlarıdır. İkinci  grup ise: dişler, diş etleri ve damak hareket etmeyen boğumlama organlarıdır. İşte bu yukarıda saydığım organlarımızın çeşitli hareketleriyle boğumlamayı sağlarız” (Gürzap, 2004: 103, Ertuğrul, 2006: 48’den akt. Erdoğan, 2008: 65).

 

Diksiyon Çalışmaları: “Güzel şarkı söylemenin yolu, doğru ve güzel konuşmadan geçer. Yeryüzündeki bütün insanların vücutları aynıdır. Aynı nefesi alır, ayını sesi çıkarabilirler. Tek değişen yönleri konuştukları dillerdir. Önde gelen şan ekollerini birbirinden ayıran niteliklerin başında, dil-konuşma gelir” (Kolçak, 1998: 55).
“Diksiyonu şöyle anlatabiliriz: Söz söylerken duygu düşünceleri doğru, üslubuna uygun olarak anlatmak için sesin uyumunu, söylenişini, sözcük hecelerinin uzunluğu, kısalığı ve vurguları bakımından doğruluğunu, jesti, mimiği, takınılacak tavırları yerinde ve güzel kullanma sanatıdır” (Kartal, 2009: 89).
Fonasyon: “Fonasyon, soluk verme sırasında, akciğerlerden gelen havanın gırtlakta bulunan ses tellerini titreştirmesi ile ses üretilmesidir” (Erdoğan, 2008: 30-31).

(Sibel Polat Tezinden Alınmıştır..)